30 Kasım 2013 Cumartesi

Bugün tırnagımda hangi oje var-16


Bugün tırnaklarımın her birini farklı bir desenle süsledim. Ne yalan söyleyeyim en çok beğendiğim başparmağımda ki minik minik kalpler oldu. Çiçek, kalp ve nokta hastası biri olarak bayılmam çok normaldi zaten :) diğerlerinde yine kalpler ve çiçekler kullandım ancak irice çiçekler ve kalpler yaptım. Çok sık olmasa da tırnaklarımın her birinde farklı bir desen kullanırım arada sırada. Her nedense ben her tırnakta farklı desen olayını pek sevemiyorum. Sanki hepsi de aynı olunca çok daha güzelmiş gibi geliyor bana. Peki ya sizce?

28 Kasım 2013 Perşembe

Kurukahveci Mehmet efendi & Küçük Avcı Türk Kahvesi & Tugba Kuruyemis & Can Kardesler


Ben türk kahvesini çok severim, hatta diğer kahveleri kırk yıl içmezsem aramam ancak türk kahvesinin yeri başka ve hergün içtiyorum neredeyse. Başlıktan da anlaşılacağı üzere türk kahvesi markalarını karşılaştırmaya çalışacağım.

İzmir’de oturduğumu daha önce söylemiştim. Esasında Karşıyaka’da oturuyorum ve Küçük avcı, Tuğba, Can kardeşler türk kahvelerine hemen ulaşabiliyorum. Kemaraltın’da da meşhur kahveciler olmasına rağmen maalesef daha önce deneme fırsatı bulamadım. Kemeraltı’na gittiğimde kahve almak hiç aklıma gelmedi. Kurukahveci Mehmet efendi ise değil Karşıyaka’da İzmir’de bile bulamadığım bir kahve maalesef(taze taze çekilmişinden bahsediyorum, yoksa marketlerde var). Ancak İstanbul’a gittiğim zaman alma fırsatı bulduğum bir marka.

Tuğba ile başlayalım. Tuğba kuruyemişin en sevdiğim yanı mağazalarına gidip en ufak bişey aldığınızda dahi hemen size türk kahvesi ikram etmesi. Hatta yeni çıkan bir ürün varsa, ya da herhangi bir şeyin tadına bakmak istediğinizde tadımlık ikramlar vermesi. Bu gibi hoşluklar sayesinde her gittiğimde almayı aklımdan bile geçirmediğim şeyleri alarak çıkıyorum oradan. Gelelim türk kahvesine… mağazada verdikleri türk kahvesini makineyle yaptıkları halde hiç köpürmemiş olarak geliyor, evde yaptığımda cezveden epeyce köpük paylaştırsam bile kahveyi boşalttığım anda kaybolup gidiyor. Nihayetinde iyi türk kahvesinin sırrı köpüğü olduğu için bu açıdan sevmiyorum Tuğba’yı. Tadı ve içimi fena sayılmaz, acı kahve sevmeyenlerin (ben acı kahve sevmiyorum mesela) hoşuna gidebilir. Ancak acı olmamasının nedenini az kavurmalarına bağlıyorum. Rengini diğer kahvelerle karşılaştırdığımda açık kalıyor ve fazla çektiklerini düşünüyorum. Telvesine baktığımda normalden ince çekilmiş gibi görünüyor bu yüzden fincanın kenarlarına sıvanıyor. Ben bu yüzden Tuğba Kuruyemişin kahvesinin köpüksüz olmasını, rengini ve fazla çekilmiş olmasını sevmiyorum. Acı olmaması ise tek sevdiğim yanı. Gidip özellikle alacağım bir kahve değil bu yüzden.

Gelelim Can Kuruyemişe… Can kuruyemiş ne zamandır kahve yapıyor bilmiyorum ama ben çok yenilerde alıp deneme fırsatı buldum. İki kere kahve aldım ordan ve her seferinde taze çekiyormuş gibi yapıp kutudaki daha önceden çekilmiş kahveyi verdiler. Tadı güzel olduktan sonra sorun olmaz diye düşündüm açıkçası. Rengi Tuğba kadar açık değil, Küçük avcıya ve Mehmet efendiye yakın renkte. Ayrıca kıvamında çekiyorlar, ne çok ince ne çok kalın. Gelelim tadına yine acı kahve sevmeyenlerin sevebileceği türden. Kesinlikle acı değil ancak piştiğinde fena köpük olmamasına rağmen köpüğü beyaz beyaz oluyor. Bembeyaz değil tabiki ama içinde katkı olduğundan şüpheleniyorum. Açıkçası iki kere almamım nedeni de bu. İlk aldığımda beyaz olma durumu azdı ancak ikinci aldığımda katkı maddesi daha çoktu sanırım çok daha beyaz oldu ve tadında da değişiklik vardı. Yine de kimsenin günahını almak istemem. Ben Can kardeşleri beğenmedim. Rengi, acı olmaması güzel ama köpüğün beyaz olması ve katkılı olduğunu düşünmem yüzünden bir daha gidip alacağım bir kahve değil. Ayrıca buram buram kahve kokusu da yok maalesef. Kuruyemişçiler kuruyemişçiliğe devam etsin bence.
Sırada iki meşhur kahveci var. Biri İstanbul’da diğeri İzmir’de çok çok meşhurlar. Ben Küçük avcıyla devam etmek istiyorum.

Küçük avcı Karşıyaka çarşısında önünde sürekli sıranın olduğu küçücük bir dükkan. Ve özellikle kahve satıyor zaten İzmir’in en meşhur kahvecisi. Önünden geçerken bile buram buram kokusunu alıyorsunuz. Duyduğuma göre çok acı kahve isteyene özel kavurduğu bir türü de varmış ancak ben acı kahve sevmediğim için hiç denemedim. Gelgelelim normal kahvesi bile bana acı geliyor. Fazla kavurduklarından mı kahvelerinin türünden mi bilmiyorum ama ne zaman yapsam acı oluyor. Benim elimde mi bişey var diye başkalarına da yaptırsam acı oluyor maalesef. Sadece çikolatanın veya tatlının yanında içsem o acılığı hafifletiyorum. O zaman da kahvenin tadı kaybolup gidiyor. Kokusu muhteşem, rengi ve çekilme kıvamı süper, kıvamında köpürüyor, ne zaman alırsanız alın taptaze ama maalesef acı. Yine de daha iyisi olmadığı için her seferinde gidip tekrar tekrar alıyorum.

Ve son olarak Kurukahveci Mehmet efendi. İstanbul’da mısır çarşısının oralara ne zaman gitsem mutlaka ama mutlaka uğrayıp kahve aldığım bir yer. Sadece kahve satıyorlar ve önünde mutlaka sıra oluyor. Herşeyi gözünüzün önünde yapıp size veriyorlar. Buram buram kahve kokuyor heryer önünden geçerken. Yine rengi, çekim kıvamı süper. Köpürmesi de süper, sönmeyen bir köpüğü var, üstelik köpük alması da kolay oluyor. Mutlaka köpüklü kahveler elde ediyorsunuz. Ayrıca acı kahve sevmeyenler için birebir. Tadı, rengi, kıvamı, köpüğü herşeyi yerli yerinde bir kahve arıyorsanız mutlaka Mehmet efendiden kahve almalısınız. Mutlaka tadına bakın derim. Fiyat açısından diğerlerinden bir tık daha pahalı ama sizi batıracak kadar değil elbette. İstanbul’da yaşamadığım için sürekli alamıyorum ama ne zaman alsam herşeyinden memnun kalıyorum.

Tuğba kuruyemiş, Can kardeşler kuruyemiş, Küçük avcı neredeyse aynı fiyatta, sadece kurukahveci Mehmet efendi birazcık daha pahalı ancak bu kaliteye değer.
Benim favorim kim ne derse desin Mehmet efendi. İzmir’de deneyebileceğim başka kahveciler de vardır eminim, eğer sizin de tavsiyeniz varsa denemek isterim. Pek tabi ki bütün bunlar benim düşüncelerim, sizler farklı düşünüyor olabilirsiniz. Her türlü düşünceye açığım :)




Tavus kusu - Bugün tırnagımda hangi oje var-15




Şurada yaptığım ojeye benzer denemeler yapacağımı söylemiştim. Ben hep daha sonra yaparım diye düşünürken yapıverdim. Bu sefer her bir tırnağıma farklı bir desen yaptım. Şu yaptığım deseni her nedense tavus kuşuna benzettim kendimce. Renkleri ve noktaları iki renkli yaptığım için belki de. Yaparken öyle bir düşüncem yoktu ama sonuç benim için öyle çıktı. Şurada yaptığım desenin renklerini beğenmemiştim ama desen fena olmamıştı. Bu sefer yeni renkleriyle herşeyini sevdim. Günlük kullanmak için hem şık hem kolay bi desen oldu bence.  

27 Kasım 2013 Çarşamba

Avokado Maskesi (1. gün)




Bugüne kadar avokado yemişliğim, tadına bakmışlığım yoktu. Sırf tadını merak ettiğim için bigün alır yerim diyordum. O günü hep erteledim, bi türlü kısmet olmadı almak. Uzun zamandır bizim ordaki markette tanesini 1 liraya satıyorlardı, hep bugün yarın diye diye bugüne kadar geldim. Ta ki bu sabah artık almaya elim gitti. Manavın da tavsiyesiyle biraz yumuşağını aldım ben, dediğine göre makbulü yumuşak olanmış. Daha önce nasıl yenir, neyle yenir falan bilmiyordum, araştırmamıştım da, eve gelir gelmez merakımdan kesip soyuverdim. Hemen tadına baktım ve evdekilere verdim birer küçük parça, ne yalan söyleyeyim kime verdiysem yüzünü buruşturması bir oldu, ekşi veya tatlı değil, garip bir tadı var, üstelikte kaygan bir yapısı var. Kısacası biz sevemedik ilk anda, ama bir şans daha verip üzerine limon sıkmama rağmen yine hoşumuza gitmedi.

Yiyemediğimiz için başka nasıl kullanırım derken, daha önce sanırım televizyonda avokadonun maske olarak da kullanıldığını görmüştüm. Avokado yağının saçlara ve cilde iyi geldiğini, yumuşattığını da internetten okumuştum. O yüzden hemen limonlu avokadoyu çatalla ezip ellerime sürüp beklettim, baktım ki ellerim yumuşacık oldu ve alerjik reaksiyon göstermedi, bu sefer de yüzüme sürüp iyice yedirdim. Bir 15 dakika kadar bekledikten sonra ellerimi ve yüzümü yıkadım. Ellerim ve yüzüm pamuk gibi yumuşacık oldu ki, cildim kurudur. Sabah yaptım ve akşama kadar yüzüm yumuşacık kaldı. Ellerimi sürekli yıkadığım için o kadar kalıcı olmadı maalesef. İlk kez bu maskeyi yaptım ve hemen yazayım dedim. O yüzden sürekli kullanımda sonuçları hakkında şimdilik bir bilgim yok. Maskeyi en az on kere daha yapmayı ve sonuçlarını yazmayı düşünüyorum. Siz de eğer avokadoyu maske olarak kullanıyorsanız, nasıl yaptığınızı ve sonuçlarını söylerseniz çok sevinirim.

Leopar - Bugün tırnagımda hangi oje var-14


Leopar günlük hayatımda ne giyisilerimde ne de evde kullandığım bişey. Tırnaklarım için denemek istedim. Leoparın o kahve siyah tonlarından ziyade farklı renkler kullandım. Şeklini tam olarak tutturabildiğimi söyleyemem açıkçası yaparken beni birazcık zorladı. Ancak sonuca bakınca benim gözüme güzel gelen bir desen oldu. Renklerini, deseni çok sevdim. Yine de kahve siyah rengiyle leoparı kullanabileceğimi düşünmüyorum ama bu haline bayıldım :)

26 Kasım 2013 Salı

Hediye paketi/Bugün tırnagımda hangi oje var-13


Bu aralar aynı ojeyi iki gün kullanıyorum ama ikinci gün üzerine bişeyler ekliyorum. İki gün aynı deseni anlatmaktansa iki gün bekleyip, değişiklik yaptığım kısmı da göstermeye karar verdim. Çok zahmetli şeyler yapmadığım artık aşikar, herkesin zorlanmadan evde yapacağı türden bir desen yine. Çizgileri çizdiğimde üzerine noktalar eklemeyi düşünmüştüm ama sonradan böyle de sevdim. Hem ertesi gün değiştiririm diye düşündüm ki öyle oldu. Bu sefer nokta koymak yerine hediye paketi gibi görünmesi için birer kurdele ekledim. Yarım gün kullandıktan sonra üzerine matlaştırıcı sürdüm ve o halini de beğendim ama fotoğrafını çekmeyi unutmuşum. Zaten fotoğraflarda ne kadar belli olurdu bilemiyorum. Bu haliyle yılbaşı için bir fikir olabilir tabi ki biraz simler ekleyerek yılbaşına daha uygun bir hale getirilebilir. Henüz yılbaşına çok var ve ben düşünmedim bile ne yapacağımı. Yılbaşı geldiğinde yılbaşına uygun bir desenle başlık açacağım, ve umarım o zamana kadar bir takipçi edinirim :)  


25 Kasım 2013 Pazartesi

Bugün tırnagımda hangi oje var-12

Merhabalar,


Hafta sonu çok yoğun olduğum için bu yazımı biraz geç yayınlıyorum, kusuruma bakmayın lütfen. Daha önce söylemiştim ki şurada kullandığım ojenin üzerine farklı bir desen yapacaktım. Biraz irice noktalar kondururum belki demiştim. Ve işte sonuç olarak pembe iri noktalar ve arasına küçük beyaz noktalar koydum sonuçtan memnun musun diye sorarsanız pembe ve yeşil uyumuna bayılmadım ancak deseni sevdim. Daha önce bir youtube videosunda buna benzer ancak her bir tırnakta farklı bir desen olacak şekilde yapılanını görmüştüm. Ordan birazcık esinlenerek yaptım, ama renk uyumunu yakalayamadım ben. Sonuç olarak aynı deseni bir gün farklı renklerle deneyeceğimi düşünüyorum. Bakalım yaptığım zaman sizin düşünceleriniz ne olacak :) ( bu yazıyı yazdığımda henüz bir takipçim veya herhangi bir yazıma yorum yazan birisi yoktu :) eğer üzerinden uzun zaman geçmiş ve hala tek takipçim yoksa yazılarımı kendim için yazıyorum demektir :) )


22 Kasım 2013 Cuma

Flormar ojeler




Ben bir flormar oje hastasıyım. Çok mecbur kalmadıkça farklı markalar kullanmıyorum. Hatta farklı marka olarak bikaç tane dışında ojem yok. Flormarın renklerini vermesi, fırçalarının boyutları ve kalınlıkları tam benim tırnaklarıma göre. Ancak ve ancak bütün hepsi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Flormardan aldığım “pretty” serisi flormar ojelerimden hiç mi hiç memnun kalmadım. Küçük oldukları için kolaylıkla bitirebilmeyi ummuştum. Ama hem fırçaları güzel değil, sürümü zor hem de ojeler daha şişe yarısına gelmeden donmaya, ağdalanmaya başlıyor. Zaten küçücükler ve içlerinde az var, bi de yarısına gelmeden sürülemeyecek hale geliyorlar. O yüzden artık pretty serisinden almamaya özen gösteriyorum.

Gelelim flormarın diğer tam boylarına, evet ben onlara bayılıyorum. Flormar, ekonomik olması açısından da tercih ettiğim bir marka. Bir ojeye çok fazla para vermek istemiyorum, en nihayetinde bitiremeden donmaya başlıyorlar. Oje seyrelticilerden de hoşlanmıyorum. Ben de flormar ojeler ucuz olduğu için renk renk alıp, bitse de donsa da üzülmeden kullanıyorum. Tabiki ucuzluk tek kriter değil, dediğim gibi renklerini çok güzel veriyorlar, en fazla iki kat sürmek yetiyor, hatta tek kat bile. Fırçaları da sürmeyi kolaylaştırıyor. Diğer bikaç marka dışında bilmiyorum ama ben ekonomiklik ve diğer özellikler açısından flormar ojelerden şaşmıyorum.  

Bugün tırnagımda hangi oje var-11 /Soğuk Renkler


Soğuk renkler kullanmaya devam ediyorum. Bu sefer oldukça sade bir desen yaptım. Aslında bunu dört farklı renkle, tırnağımı dörde bölerek yapmayı düşünüyordu. Ama tırnağımı ikiye bölerek yaptığım desen hoşuma gitti. Daha fazla kurcalamadan yapmayı bitirdim. Hem bant kullanarak desen yapmayı sevmiyorum. O yüzden baktım ki güzel duruyor -tabi ki bana göre güzel- böyle bi gün kullanayım dedim. Sanırım yarın üzerine farklı bişeyler yapacağım, muhtemelen yine noktalar ancak biraz iri noktalar düşünüyorum. Onu da yarınki bugün tırnağımda hangi oje var-12 başlığında göreceğiz :)  

21 Kasım 2013 Perşembe

Bugün tırnagımda hangi oje var-10


Sürekli kırmızılar, pembeler, daha doğrusu sıcak renkler kullanıyorum. Hem çok fazla soğuk renkli ojem yok hem de kendime çok yakıştırmıyorum. Ama yine de değişiklik olsun diye aldığım mavi, yeşil gibi renkler de mevcut. Bi köşeye koyup unutmaktansa arada kullanmak iyi olur diye düşünüyorum. Deseni dikey çizgiler ve noktalarla tamamladım. Benim için tek dikkat etmem gereken nokta bu sefer mavi ve yeşil gibi soğuk renkler kullanmaktı. Tabi ki siz istediğiniz gibi istediğiniz renklerde yapabilirsiniz :) aslında bi gün boyunca tırnaklarımı ilk resimdeki gibi kullandım. Ama ikinci gün dayanamayıp üzerine pembe kalpler koydum. Canlı renkler kullanmazsam tırnaklarım ve ellerim soluk duruyormuş gibi geliyor :)


20 Kasım 2013 Çarşamba

Zürafa Keki


Birçoğumuz zebra kekin ne olduğunu ve nasıl yapıldığını biliyoruz. Hatta internette araştırdığımda birçok değişik zebra kek gördüm. Yeşil, beyaz ve kakaolu yapılanını bile gördüm. Ancak zebra keki araştırırken karşıma beni benden alan, cezbeden ve aklımı çelen başka bir kekle buluştum, başlıktan da anlaşılacağı üzere zürafa kekinden bahsediyorum. Hemen yapmaya karar verdim. Aslında bu kek şeklinden de anlaşılacağı üzere bir rulo pasta. Tarifini araştırdığımda pek bilgi bulamadım açıkçası. Yazılı olanlarsa insanların kendince bulduğu fikirlerdi. Yani bence tarifi bu şekilde tarzı tariflerdi. O yüzden ben hepsini birleştirerek, kendi rulo pastamın tarifiyle yaptım. Ortaya bir karışım çıkardım. Pek tabi ilk denememde benimki zürafa kekten ziyade iki renkli bir pastayı andırdı. Keki çok az miktarda yaptığım için, kalıbım da çok küçüktü ve beyaz kısımlarını sıkmakta hayli zorlandım. Sıktıktan sonra da kek hamurum yayıldı. Orjinaline pek benzemedi açıkçası. arasına krema ve muz koyunca tadı pek bi güzel oldu. Az yaptığım için hemencecik afiyetle yedik. Bir sonraki denemem de kakolu kısmıyla çizgileri yapmayı düşünüyorum. Kakaolu hamuru daha kıvamlı yapacağım ve yayılmasını bir miktar engelleyebileceğimi düşünüyorum. Eğer ki başarılı olabilirsem aynı başlıkta buluşacağız.
Unutmadan kekin orijinal hali de aşağıda ve benimkine pek benzemediği aşikar :)



Bugün tırnagımda hangi oje var-9


Bugünlerde koyu renklerle denemeler yapıyorum. Tırnaklarımı tamamen koyu bir kırmızıya veya siyaha boyamak yerine daha ufak ufak geçişler yapıyorum. Evet koyu renkleri kış mevsimine daha çok yakıştırdığımdan ve tırnaklarımda daha açık, canlı renkleri sevdiğimden. Yoksa kırmızının yaz kış bakımlı ellerde nasıl güzel durduğu su götürmez bir gerçek.


Bir ara tırnakların üzerine folyo konmuş gibi duran renkler modaydı veya altın rengi. Ancak ben hala o modayı bırakamadım ve ojelerimi de bitirmeye çalıştığım için bir köşeye kaldırmadım hem de hala çok sevdiğim bir renk olarak kullanıyorum. Ben bu rengi zemin olarak kullandım ve kırmızı, pembe tonlarına çok yakıştırdığım için de hareketlendirmek adına çiçeklerle ve kalplerle süsleyerek kullandım. Ve kışın da yazın da kullanılabilecek bir uygulama olduğunu düşünüyorum. Siz ne dersiniz?

18 Kasım 2013 Pazartesi

Rutin tırnak ve el bakımım


Merhabalar, 

Tırnaklarım ve ellerim için öyle on çeşit krem on çeşit losyon kullanmıyorum. Ancak yine de sürekli oje sürmenin zararlarını önlemek için yaptığım birkaç şey var. Ellerim için öncelikle her gün, günün herhangi bir saatinde bir kere krem sürüyorum. Günde on kere sürmüyorum açıkçası, çünkü birşeyi ne kadar çok kullanırsanız cildiniz bu duruma alışıyor ve bir süre sonra eski haline çok daha hızlı dönüyor. Kış aylarında soğuğun da etkisiyle bazen ellerim çatlamasın diye sabah akşam krem kullandığım oluyor çünkü cildim gerçekten kuru ama bununla birlikte yaz aylarında krem sürmeden çıktığım günler de oluyor.
Tırnaklarım için, sadece tırnaklarım için değil kendi sağlığım için özellikle doğal beslenmeye çalışıyorum. Dışarıdan yemek yememeye, abur cuburla günü geçirmemeye dikkat ediyorum. Asitli içecekleri ayda yılda bir tüketiyorum. Tırnaklarımın dışarıdan beslenmesi için ise ellerime arada sırada limon suyu sürüyorum, bazen de azıcık zeytinyağı sürüp ellerim yağı emene kadar bekliyorum. Malum oje sürmeyi çok seviyorum ancak ojelerin ellerimde iki günden fazla kalmasına izin vermiyorum ve haftada en az bir gün tırnaklarıma hiç bir şey sürmüyorum, tırnaklarımın hava almasını sağlıyorum. Manikür olayına gelince tırnaklarımı kestikten sonra mutlaka törpüleyip şekil veriyorum ama manikür olsun diye tırnak kenarlarındaki etleri kesmiyorum veya yukarı doğru ittirmiyorum. Etler kestikçe bu duruma alışıyor ve sürekli kesilmek istiyor. Ben tırnaklarımı ve kenarlarındaki etleri seviyorum.

Benim klasik el ve tırnak bakımım bu şekilde, milyon tane şey yapmıyorum, tırnaklarıma desen yapmak dışında :)  

Çizgiler-Bugün tırnagımda hangi oje var-8


Merhabalar,


Değişik renklerde çizgiler yapmak sık kullandığım bir yöntem değil, çünkü ojelerin içinden çıkan fırçalarla genelde kalın çizgiler yapmak mümkün oluyor. Şimdilerde ince fırçalı ojeler de yapılıyor ancak ben henüz almadım. Onun yerine kendi fırçamı kendim yapmayı denedim. Bunun için bitmiş olan bir ojem vardı, onun fırçasının kıllarını keserek ince bir fırça elde ettim. Aslına bakarsanız çok çok ince bir fırça yapmadım, diğer kullanmadığım veya bitmiş olan ojelerimin fırçalarını da yakın zamanda kesip çeşitli incelikte fırçalar yapmayı düşünüyorum. Kendi yaptığım fırçayla ilk oje denememi hemen blogda paylaşmak istedim. Artık biliyorsunuz profesyonel çalışmalarım yok, amatör olarak kendimce günlük ojeler sürüyorum. Umarım beğeniyorsunuzdur :)

15 Kasım 2013 Cuma

Bugün tırnagımda hangi oje var-7




Merhabalar,
Size bugün en sevdiğim ve çeşitli renklerle sık sık yaptığım bi deseni göstermek istiyorum. Bu deseni çok çok seviyorum. Noktalı ve noktasız şekilde yapıyorum. Noktasız yaptığımda daha şık ve klasik buluyorum ama noktalar koyduğumda bi o kadar çocuk gibi hissediyorum kendimi, çocukluğuma dönüyorum sanki :) normalde klasik giyinen birisi değilim ancak her iki model de günlük giyindiğimde tırnaklarıma hoş bir görüntü veriyor ve uyum sağlıyor. Yapılması gereken tek şey kendinize yakışan renkleri bulmak ve sonrası tırnaklarınıza hayran hayran bakmak :)


14 Kasım 2013 Perşembe

Bonibon-Bugün tırnagımda hangi oje var-6


Merhabalar,

Görüldüğü üzere hastası olduğum noktalar sardı dört bir yanımı. Ama bu sefer rengarekleri :) bu ojeyi yaptıktan sonra bütün tırnaklarımı çekmeyi akıl ettim etmesine ancak, her seferinde fotoğraf çok bulanık olduğu için pek bir şey anlaşılmıyor, yine de bir tanesini koyuyorum buraya.

Bu deseni yaparken ne yapsam diye kara kara düşünüyordum ki aklıma geçen gün komşumuzun minik kızı ezginin yediği bonibonlar geldi. Rengarenk bonibonları ben de çok severim, her ne kadar o renkleri vermek için kullanılan boyalar ve kimyasallar zararlı olsa da şeker ve çikolataya hayır diyenimiz yok maalesef :) bonibonları düşünerek renkli ojeleri tırnaklarıma bu şekilde sürdüm. Bakın bakalım siz ne diyeceksiniz :)

13 Kasım 2013 Çarşamba

Degisik bir french/Bugün tırnagımda hangi oje var-5

 


Merhaba,


Ve işte yine pembeli, kalpli bir desen. Biliyorsunuz değişik renklerle french yapılıyor artık. Ben yine uçları için beyazı uygun buldum ama üzerine bikaç bişey eklenmediğinde tırnaklarımı boş hissettim. Kalpleri sevdiğimi her fırsatta söylüyorum. Aslında sadece kalpler değil, noktalar ve çiçekler de favorilerim. Ben tırnaklarımın uçlarındaki aynı beyazla kalpler koydum tırnaklarıma. Hoşuma gidince hepsine birden kalpler yaptım. Kalpler olmadan ve kalplerle birlikte iki farklı fotoğraf paylaşıyorum. Seçim sizin hangisi daha güzel sizce? Eh her ikisi de çok kötü diyenler olabilir, saygı duyarım :)

12 Kasım 2013 Salı

Bugün tırnagımda hangi oje var-4

 

Merhabalar,


Sonbahar geldi artık dedim ve sonbahara uygun birşeyler yapmaya karar verdim. Sonbahar deyince aklıma hep sarılar, kızıllar, yeşiller, turuncular, kahveler geliyor. Eh sorarsanız daha birçok renk geliyor aklıma ancak, elimde olan ojelerle çalışmam gerekiyordu. Bendeki renklerden en uygunları olarak domates kırmızısı ile ışıltılı yeşilde karar kıldım. Ve ne yapsam diye düşünürken, birçok deneme yaptıktan sonra fotoğraftakilerde karar kıldım. Biraz karışık görünebilir ancak ben sevdim. Yeşilin ışıltısı beni ara ara yaza götürmüyor değil ancak yazdan kopamıyorum ne yapayım :)  

11 Kasım 2013 Pazartesi

Bugün tırnagımda hangi oje var-3

 

Merhabalar arkadaşlar,

Bugün tırnağımda hangi oje var başlığını sürekli güncellemeye karar verdim. Yani kalp, çiçek, böcek nasıl yapılır veya tırnaklarımı bu hale getirmek için hangi aşamaları izledim, nasıl yaptım, hangi ojeleri kullandım şeklinde uzun uzun anlatmak yerine kısaca resim ve içimden gelen şeyleri anlatmaya karar verdim. Bunun nedeni anlatmaktan veya açıklamaktan üşenmiş olmam değil. Zamanla yazılarım çoğaldıkça benim tarzımı anlayacaksınız, genellikle aynı modelleri değişik renklerle veya az bir değişiklikle kullanırım. Daha önceden söylediğim gibi öyle yüzlerce ojem falan da yok. Hep aynı renklerle ve ufak nüanslar ve dokunuşlarla ojemi sürerim. Yani kısaca artık bugün tırnağımda hangi oje var başlığına daha çok rastlayacaksınız. Pek tabi ki eğer bi gün olur da bana şu ojeyi nasıl yaptın, açıklamalı anlatır mısın diye soran olursa, seve seve resimli, açıklamalı şekilde anlatırım.


Bugün ise tırnağımda yine çiçekler var. Bu sefer suluboya görünümlü yapmak istediğim için alt zemini beyaz ama öyle kalemle çizilmiş gibi muntazam olmayacak şekilde yaptım. Çiçeklerin yaprakları için ise pembe rengi uygun gördüm. Ortalarına da birer noktacık kondurdum. Eh çiçek, kalp ve nokta hastası biri olarak ben pek beğendim :) sizlerde beğendiyseniz ne mutlu bana.

10 Kasım 2013 Pazar

Saçlar için saf zeytinyagı

Merhabalar,

Daha önce no-poo uyguladığımı ve bu yüzden saçlarımdaki kepeğin arttığını, saçlarımın diplerden dolaştığını ve çok zor açtığımı yazmıştım. Bu durumu gidermek için çeşitli yağlı bakım maskeleri, kil maskeleri, maya maskesi, meşhur sinemakili maske gibi maskeleri uyguladım. Her birinin olumlu olumsuz tarafları olmasına rağmen saçımın dolaşmasına ve kepeğe bi türlü çare bulamadım. Üstelik bir çoğu da zahmetli, uzun zaman alan ve başımda ıslak ıslak durması gereken maskelerdi. Doğrusunu söylemek gerekirse hala daha çare bulabilmiş değilim. Ee diyeceksiniz ne demeye bunları anlatıp zeytinyağı diye başlık açtın? İki saattir saçtan bahsettiğime göre zeytinyağını ama o marketlerde satılanları değil de, tanıdığımız, güvendiğimiz, saf olduğunu bildiğimiz bir tanıdığımızdan aldığımız saf olanını saçlarıma sürüyorum. Her banyodan önce aşırı miktarda olmamak kaydıyla, saçlarıma ve saç derime zeytinyağını yediriyorum ve en fazla 10 dakika saçlarımda bekletip saçlarımı yıkıyorum. Ben bunu her banyodan önce yapıyorum yani haftada en fazla 3 kere yaptığımı söyleyebilirim. Zeytinyağını arındırmak zor gibi düşünebilirsiniz ancak çok fazla sürmediğimden en fazla iki şampuanda tamamen zeytinyağını arındırmış oluyorum. Banyodan sonra saçlarım yağlı yağlı kalmıyor. Zeytinyağı sürdüğüm zamanlarda saçlarım daha sağlıklı, daha ışıltılı ve en önemlisi de çok yumuşak oluyor. Malum günler öncesi şekle girmeyen, diken diken kabaran, kupkuru olan saçlarımı bile yumuşacık yapıyor. Saf zeytinyağı sayesinde saçlarımı seviyorum ve uzatabiliyorum. Kepek problemimi azalttığını ancak saçlarımın dolaşmasında çok fazla etkisi olmadığını üzülerek söylemem gerekiyor. Ama o yumuşaklık ve sağlıklı görünüm için her banyo öncesi zeytinyağı kullanmaya değer :)


Saçlarım için kullandığım diğer yöntemlerden;
Sarıkız saç serumu için şurayı,
Gliserin için şurayı,
Bebe yağı için şurayı,
Zeytinyağı için şurayı,
Argan yağı için şurayı tıklayınız…

Ve no-poo uygulamam hakkındaki yazım için şurayı tıklayınız.



9 Kasım 2013 Cumartesi

Bugün tırnagımda hangi oje var-2

Merhabalar,


Bugün tırnaklarımda düz renk oje kullandım. Düz renk olmasına rağmen altta baz olarak mat pembe ikinci katta ise ışıltılı bir pembe kullandım. Işıtılı ve sedefli renkleri alt bazı olmadan istersem 2-3 kat uygulayayım yine de saydam bir görüntü elde ediyorum. Ancak altta tırnağımı kapatıcı bir renk ve üstüne baza uygun ışıltılı bir renk uyguladığımda o saydamlığı yok ediyorum. Bu aralar bu pembeye takmış durumdayım. Bu şeker pembesi renge baktıkça ellerimi şekere daldırmış gibi hissediyorum. Tam bir yaz rengi olsa da, güneşin hala yeryüzüne düştüğü şu günlerde yaz renklerinin son demlerini yaşıyorum :)  

No poo- Sampuansız saç yıkama


Merhabalar,

Bugün ne yazsam diye düşünürken yaklaşık bir sene önce denemiş olduğum bir saç yıkama yöntemi aklıma geldi. Maalesef o günlerde bloğum olmadığı için fotoğraf çekme ihtiyacı duymamıştım. Kaç günde saçlarımın ne hale geldiğini ancak yazıya dökmeye çalışacağım. Bir sene önce deneyimledim dedim yani ben bu işi yıllarca sürdürebilen azınlıktan biri olamadım maalesef.
Kısaca no-poo ne demek?
Şampuan, saç kremi gibi saçlarımız için kullandığımız arındırıcı, yumuşatıcı kimyasalların saçlarımıza verdiği zararı önlemek adına bu kimyasalları kullanmadan saçları yıkamak ve bakım uygulama durumu. Saçları şampuan yerine karbonat(kabartma tozu kullananlarda var bunun için) ve limon, yumuşatmak için ise sirke ve bal kullanılıyor. Kabartma tozu ve sirke kesinlikle kullanılırken, limon ve bal ise opsiyonel, yani saçlarınızın durumuna göre kullanabiliyorsunuz. Yabancı siteleri, bloggerları takip ettiğimde no-poo olayına yavaş yavaş geçeni de, birden bire saçları sadece suyla yıkayanı da, yıllarca uygulayanı da, iki haftada vazgeçeni de gördüm.
Saçlarınız kuruysa şanslısınız, çünkü no-poo’ya başlamadan önce saçlarınızın deli gibi yağlanacağını göze almalısınız ve bu yağlanma süresi kişiden kişiye değişiyor. En uzun 2 ay sürdüğünü ve 2 hafta ile 2 ay arasında saçların alıştığını yağlanmanın azaldığını, zamanla saçların sadece kendini besleyecek kadar yağlandığını söylüyorlar. Tabiki şampuanlarla yok ettiğimiz saçın doğal yağının saçı acayip derecede besleyip, dökülmeyi azalttığı da söyleniyor.
Ben no-poo’ya başlarken en sevindiğim konu karbonatın kepeği yok ettiği, temiz, kepeksiz saç diplerine kavuşulduğu oldu. Yani çocukluğumdan beri benimle beraber olan beni rahatsız etmese de az miktardaki kepeklerimden kurtulacak, beslenmiş, sağlıklı saçlara kavuşacaktım. Kepek ile ilgili okuduğum bütün no-poo uygulayanlarda kepek sorununun ortadan kalktığı yazıyordu. Ve kendime minimum 2 ay süre tanımıştım. İki ay dolmadan bırakmayacaktım.
No-poo’daki önemli noktalardan biri de kullanacağınız karbonat miktarını kendinizin ayarlaması, yani öyle sabit bir oran yok. 1 çay kaşığı da 1 çorba kaşığı da kullanan var. Karbonat saçları sertleştirdiği için bol bol kullanayım iyice temizlensin diyemiyoruz o yüzden. Az kullanınca da saçlarınızı temizlenmiş hissetmiyorsunuz. Saçlar sertleştikçe yumuşatmak için sirke kullanıyoruz. Hem karbonatı hem sirkeyi suyla karıştırıp kullanmak önemli bir diğer nokta. Oranlar yine size kalmış. Limonu aşırı yağlanmış saçlar için kullabiliriz, balı da aşırı sert saçlar için son durulama suyuna katarak kullanıyoruz.
Ben no-poo uygularken saçlarım sert olduğu için karbonat miktarını az tuttum başlarda, ama saçlarım fazla yağlandığı için sonradan miktarı arttırdım. İki yıkamamda karbonat yerine kabartma tozu kullandım ancak, kabartma tozu kullandığımda saç diplerime minik minik iğneler batıyormuş gibi hissettim. Saç derim çok hassas olduğu için beni rahatsız etti açıkçası ama saçıma hangisinin iyi geldiğini bulmak için bir şans tanıdım. Karbonatla yıkadığımda saçım gıcır gıcır temizlenmiş gibi hissettim. İlk iki hafta yağlanma konusunda çok sıkıntı yaşamadım, hatta saçlarım yağın etkisiyle yumuşadı kendine geldi, çok memnundum. Ama iki haftadan sonra yağlanmam inanılmaz bi hal aldı, sıksam damla damla yağ akacak gibiydi ama alışma süresi deyip dayandım. Malum iki ay dayanacaktım. İlk bir ayın sonunda saçım iyice yağlı, üstüne üstlük aşırı kepekli olmaya başladı. Kepek öylesine arttı ki derinin üzerinde ikinci bir katman oldu. Bu arada bir diğer sorun daha ortaya çıktı. Dolaşmayan saçlarımı artık açamaz hale gelmiştim. Saçlarım çok uzun değildi ama dolaşıyordu. Üç ayın sonunda saçlarımdaki yağlanma azaldı ancak kepek gitgide arttı, saçlarım taranmaz hale geldi, dökülmeye başladı, üstelik temiz de hissetmiyordum.
İşte benim no-poo hikayem böyle son buldu. Daha sonra şampuan kullansam da, saç kremleri kullansam da saçlarımdaki kepek sorununu ortadan kaldıramadım ayrıca hala saçlarım dolaşıyor. Uzadıkça üstleri kolay tararken, alt kısımlarda bolca saç kremi kullanmadan saçlarımı açamıyorum.

Bende herşey üst üste geldi diye, sizde veya bir başkasında da olacak değil. Birinde işe yarayan krem nasıl diğerinde işe yaramıyorsa, no-poo da kişiden kişiye değişiyor. O yüzden denemekte fayda var, belki sizin vazgeçilmezlerinizden biri olur kim bilir? :) 


Yorum bırakırsanız ve kanalıma üye olursanız çok sevinirim :)
Instagramdan ulaşmak için http://instagram.com/ojekalem
Pinterestten ulaşmak için http://www.pinterest.com/ojekalem/
Eğer bana e-mail ile ulaşmak isterseniz ojecini@gmail.com

8 Kasım 2013 Cuma

Kalpler ve renkler

Merhabalar,

Bugün daha küçük kalplerle yapabileceğinizi düşündüğüm değişik bir uygulamayı anlatmayı umuyorum.



Öncelikle tırnaklarımı cilalıyorum ve üzerine şurada yapımını anlattığım kalpleri çizdikten sonra tırnağımın sağ tarafına golden rose34 numaralı ojemi düz bir çizgi halinde sürüyorum. Çok özenli olmasına gerek yok, çünkü üzerine diğer renklerimizi sürüyoruz. 

 

Ve pembe ojemin az bir kısmı görünecek şekilde flormar 436 nolu ojemi ve kuruduktan sonra da düzgünce flormar 19 nolu ojemi sürüyorum. Yapımı bu kadar basit ama hoş görünmüyor mu sizce de?


Ve bu fotoğrafta da en son kalpleri çizip renklerin yerlerini değiştirdim. Siz istediğiniz renklerde istediğiniz şekillerde yapabilirsiniz. Hadi kolay gelsin herkese :)



7 Kasım 2013 Perşembe

Simli renkler

Merhabalar,

Ben genelde parlak ve ışıltılı olmayan mat renkleri kullanıyorum ancak bikaç tane ışıltılı, simli ojem var ve bugün onlarla bişeyler yapmayı denedim. Benim oje uygulamalarımda parolam basit ama şık olmak. Her zaman, dekorasyonda, giysilerde, tırnaklarımda basit ama şık duracak şeyleri seviyorum ve bir şeyden çokça sahip olmak yerine az ama öz bulundurmak ve eskiyene kadar birçok kez kullanmak benim hayatıma uyguladığım bir düzen. O yüzden her ne kadar tırnak tasarımı delisi olsam da yüzlerce ojem yoktur, sayıları bir düzineyi geçmez. Yazılarımdan da anlayacağınız üzere hep aynı ojeleri kombinleyerek kullanırım. Herneyse kendime dair bu kısa bilgiyi geçtikten sonra gelelim asıl konuya.
Her zamanki gibi tırnaklarıma bir cila çektikten sonra sadece tırnaklarımın uçlarına flormar 436 ojemi sürüyorum. Bu renge hastayım, tırnaklarıma komple uyguladığımda bile tekrar tekrar bakıyorum ve çok seviyorum. Çok sevdiğim bi arkadaşımdan hediye almıştım ve o andan itibaren sıklıkla severek kullandım. Fotoğraftaki gibi tırnaklarıma pıt pıt ojeyi uyguluyorum, dikkat edilecek nokta fırçaya çok fazla oje almamak.
 
Bundan sonra mavi sedefli ojemi aynı şekilde uçlarına pıt pıt sürüyorum, ki bu oje de bir hediyedir :) maviyi sürmemin nedeni üzerine flormar238 ışıltılı pembe ojemi sürünce morumsu bir hal alması ve neon bi renk gibi görünmesi. Sonuç bu şekilde, her zaman dediğim gibi istediğiniz renklerle istediğiniz kombinasyonu yapabilirsiniz. Basit ama şık, yapımı kuruma süreleri dahil 10 dakika bile değil ama şık durmuyor mu sizce de?

Beğendiyseniz bir yorum bırakınız, tabiki beğenmediyseniz de :)