31 Aralık 2013 Salı

****Yeni yıl herkese kutlu mutlu olsun*****



Adettendir bayramda, seyranda, özel günlerde iyi dileklerimizi bildirmek. Sizi bilmem ama 2013 benim yılım değildi maalesef, hatta görüp görebileceğim en kötü yıllardan biriydi ki Allah bundan kötüsünü göstermesin.

Herkese, kendime de geçen bütün yıllardan daha mutlu, daha huzurlu, hep sağlıklı, neşeyle, aşkla, sevdiklerinizle barış içinde bir 2014 diliyorum. Bütün dileklerimiz inşallah 2014 yılında gerçekleşir ve istediğimiz yerlerde mutlu bir yıl hatta bir ömür geçiririz.

Ve tabi ki ülkemiz ve bütün dünya barış ve refah içinde bir yıl geçirir. Umarım huzurlu, adaletli, özgür bir ülkede ve dünyada yaşamak için adımlar atarız bu yıl.

Bu yılın son yazısını iyi dileklerimle bitirmek istiyorum. Şen, esen, sevgiyle, mutlu, huzurlu, sağlıklı ve paralı kalın efendim. Hoşça kalın. Öperim çok :)

YENİ YILINIZ KUTLUUU OLSUUUUUUN :)

Yılbası tırnaklarım- Bugün tırnagımda hangi oje var-30




Merhaba arkadaşlaaar,


Bugün biraz mahcubum size karşı çünkü yılbaşında tırnaklarımıza neler yapabiliriz diye 3 farklı yazı ve ondan fazla desen önermiş olmama rağmen ben yılbaşında daha basit, içinde kırmızı, yeşil, beyaz bulunmayan yani yılbaşıyla alakası olmayan tırnakları seçtim. Bunun nedenlerinden biri yılbaşını evde geçirmem, bir diğeri birazcık tembellik yapmış olmam. En nihayetinde yılbaşına kalplerim ve noktalarımla gireceğim :)  




29 Aralık 2013 Pazar

Renk cümbüsü- Bugün tırnagımda hangi oje var-29


Yılbaşına girmeden önce bu senenin modası olan simli, ışıltılı, parlak renklerle tırnaklarıma bir şeyler yapayım dedim. Bu senenin son deseni belki bu, tabi ki yılbaşında kullanacağım desen hariç. Kendileri floresan ışığında epeyce parladılar ama emin olun gün ışığında da en az böyle parlak duruyorlar. Elimdeki neredeyse bütün ışıltılı renkleri kullandığım için renk kombinasyonlarım pek güzel olmadı biliyorum. Her birini tek kat kullandığım için de biraz saydam durdu ama bir güncük idare ettim kendilerini. Anlayacağınız ben pek beğenmedim ama siz beğendiyseniz, pek tabi farklı renklerle yapabilirsiniz.

27 Aralık 2013 Cuma

Yılbası desenleri-3 / Bugün tırnagımda hangi oje var-28


Dün belki yılbaşı için bir tane daha yazı yazabilirim demiştim ve fark ettim ki ben hiç yılbaşı şapkası yapmamışım. Bu sefer her birine farklı bir desen yapmak yerine bütün tırnaklarıma yılbaşı şapkası yaptım. Sanırım yılbaşıyla ilgili son desenim bu olacak ve ben de içinden birini seçip kullanacağım. Bant kullanarak yapmadığım için süper düzgün şapkalar yapamadım, sizler bantla üçgen şekli yapıp daha düzgün şapkalar yapabilir ve şapkalarınızı süsleyebilirsiniz. Ben şimdilik bu deseni 1 gün kullanıp, yılbaşına son birkaç gün kala normal tırnaklarıma döneceğim. Belki son bir desen yapıp tırnaklarımı dinlendirebilirim.
Şimdilik görüşmek üzere, esen kalın :)

Yılbaşı desenleri-1 yazıma şurdan
Yılbaşı desenleri-2 yazıma şurdan ulaşabilirsiniz.

26 Aralık 2013 Perşembe

Yılbası desenleri-2 / Bugün tırnagımda hangi oje var-27


Daha önce yılbaşı için beş farklı öneri sunmuştum. Eğer içinden hiçbirini beğenmediyseniz işte şimdi yazımın devamı geliyor. Yılbaşı için yapabileceğiniz 5 farklı deseni fotoğrafta görüyorsunuz. Yılbaşı süsleri, kardan adam, çam ağacı ve kardan adam, yılbaşı rengi olan kırmızı renk üzerine kar taneleri yapmaya çalıştım. Umarım bunları beğenmişsinizdir. Eğer beğenmediyseniz tam emin değilim ama eğer vakit bulursam yılbaşı desenleri-3’ü yapmaya çalışacağım.
Biliyorum ki kadınlar olarak %95’imiz tırnaklarımızı kırmızı yapacağız bu yılbaşında da :) ama aklınızda olsun diye birkaç fikir sunmaya çalışıyorum sizlere. Esen kalın efendim :)

Yılbaşı desenleri-1 yazıma şurdan,
Yılbaşı desenleri-3 yazıma şurdan ulaşabilirsiniz.

24 Aralık 2013 Salı

Yılbası desenleri-1 / Bugün tırnagımda hangi oje var-26


Hiçbir yorum almamamdan anlıyorum ki merakla falan beklenmiyor yılbaşında tırnaklarımıza neler yapabiliriz yazım :) hep diyorum, bu yazılar bana terapi oluyor, kimse okumasa benim için bir arşiv oluyor. Neyse konuyu saptırmadan, bugün yılbaşında tırnaklarımıza neler yapabiliriz diye göstermeye çalışacağım.
Ben resimlerde olduğu gibi her tırnağıma farklı bir desen yapmaya çalıştım. Yılbaşı ağacı, kar taneleri, hediye paketi, yılbaşı çorabı gibi desenler yapmaya çalıştım. Siz de benim gibi her tırnağınıza farklı desenler yapabileceğiniz gibi hepsine aynı deseni de çizebilirsiniz. Mesela ben yılbaşı gecesi bütün tırnaklarıma aynı deseni yapmayı düşünüyorum. Çünkü her biri farklı olduğunda bana karmaşık geliyor.
Bugünlük bu desenleri gösteriyorum ama önümüzdeki günlerde yazımın devamı ve yılbaşı için farklı fikirlerle yeni yazılar ekleyeceğim. Beni bekleyin anacımmm :)

Yılbaşı desenleri-2 yazıma şurdan,
Yılbaşı desenleri -3 yazıma şurdan ulaşabilirsiniz.

Rossman young asetonsuz oje çıkarıcı


Ben bu asetonu alırken kandığım tek şey rossmann’da olması ve asetonsuz oje çıkarıcıları deneme isteğimdi. Rossmann’da ne bulursam kaliteli olurmuş gibi düşünmem nedeniyle aldım ayrıca içinde aloe vera olması nedeniyle de tırnaklarımı besler mi acaba diye düşündüm.
İlk olarak çok çok keskin bir kokusu var. Böğürtlenli olduğu yazıyor ama insanı bayıltacak keskinlikte bir koku. Sevmediğim diğer özelliği kapağını açtığımda kocaman bir ağzının olması, sonuçta asetonu şişeden su boşaltır gibi kullanmayacağım, pamuğu istediğim kadar ıslatmamı engelliyor, genelde fazlaca oje çıkarıcı alıyorum pamuğa bu yüzden.
Bu asetonsuz oje çıkarıcı hangi amaca hizmet ediyor bilmiyorum çünkü açık renk ojeleri çıkarmada bile başarısız, değil koyu renkler, simli renkler daha açık renkleri çıkaramıyorum. Bol bol kullanıyorum ancak o zaman çıkıyor ama bu sefer de tırnaklarıma verdiği zarar cabası. Bütün asetonsuz oje çıkarıcılar böyle midir, değil midir bir bileniniz varsa söylesin Allah aşkına çünkü ben bir daha asetonsuz oje çıkarıcı almayı düşünmüyorum.

Kokusu kötü, keskin, ojeyi çıkarmıyor, ağzı kocaman. Bir daha asla ve asla para verip almam ve tavsiye de etmiyorum.  

idil oje çıkarıcı aseton


Oje desenleri, tırnak ve el bakımı ile ilgili birçok yazı yazmama rağmen asetonlardan neden bahsetmedim bilmiyorum ama tırnaklarımı silerken asetonlarla ilgili de yazmak istedim. Kullandığım 3 farklı asetondan bahsedeceğim ama sırayla gitmek istiyorum ve her biri için ayrı yazılar yazacağım.
İlk olarak idil aseton ile başlamak istiyorum. İdil asetonu yakın zamanda kullanmaya başladım. Birkaç aydır elimde ve daha önce hep farklı bir markayı kullanıyorum. Kokusu beni rahatsız etmeyen şekersi bir koku, üzerinde besleyici olduğu yazsa da asetonun besleyiciliğine pek inanmıyorum ki içinde sadece su, aseton ve gliserin olduğu yazıyor. Gliserinin besleyicilik özelliği kattığını düşünmüyorum.
Asetonda her şeyden önce beklentim her rengi kolaylıkla silmesi, açık renklerde birçok aseton işlevini yerine getiriyor zaten ama koyu ve simli renklere ne yapsak nafile. Henüz simli renkleri kolaylıkla çıkaran bir asetonla buluşmadım ben.
İdil aseton da diğerleri gibi açık renkleri kolaylıkla çıkarıyor, koyu renklerde tırnak diplerimdekiler hariç kolaylıkla çıkarıyorum, simlilerde ise zorlanıyorum ama tırnağımı çok da zorlamamak için hafif hafif çıkarıyorum.

Açıkçası bittiğinde koşa koşa almayacağım ama kullandığım diğer asetonlardan pek farkı olmadığı için denk gelirse ucuz bulursam alacağım.  

23 Aralık 2013 Pazartesi

Gliss Ultimate Repair (siyah seri) sampuan ve saç kremi


Dalan D’olive zeytinyağlı şampuan’ından sonra saçlarımı yumuşatsın ve biraz dindirsin diye yeni bir şampuan arayışına girdim. Gliss ürünlerini kullananlar genellikle memnun olduklarından bahsediyorlar, gelgelelim ki gliss’in de diğer şampuanlar gibi birçok çeşidi var, hepsini deneyemeyeceğime göre gözüme kestirdiğim içinde üç kat konsantre keratin olduğunu söyledikleri siyah seri adı verilen çeşidini almaya karar verdim. Hem şampuanını hem saç kremini aldım ben. Gliss saç kremlerinde tek sorunum çok fazla krem kullanan biri olarak azıcık olmaları ve büyük boylarının bulunmaması.
Diğer gliss şampuanlarını bilmiyorum ama siyah serinin hem şampuanı hem saç kremi çok çok ağır kokuyor, yazın nasıl kullanırım bilmiyorum. Her zaman tazelik veren kokuları tercih etmeye çalışırım ama bu şampuanı alırken koklamadan aldım. Ne zaman kullansam içimi bayıyor. Kokusu dışında şampuan saçlarımı bi nebze de olsa yumuşatıyor ve kabarmasını önlüyor. Yağlanma konusunda sorun yaşamadım ki saçlarım kuru olduğu için. Yoksa diğer şampuanların aksine ertesi gün saçımı biraz yapıştırdığını söyleyebilirim yani yağlı saçları olanlar için pek ideal olacağını düşünmüyorum.
Saç kremi ise kıvamı koyu ve yoğun, saçlarımı banyoda açmaya yardımcı oluyor. Krem kullanmadan saçlarımı açamıyorum. Banyoda iki çeşit krem kullanıyorum ve gliss saç kremi kullandığım diğer kreme göre iki kat daha etkili.
Kullanmaya başlayalı 3-4 ay oldu diyebilirim. Maalesef benim saçım için kullandığım en iyi şampuan gliss siyah seri değil. Kokusundan memnun kalmadım. Hadi kokusu dışında her şeyi süper olsa amenna ama saçlarımı döküyor bu şampuan. İçindeki keratin mi yumuşatıcılar mı bilmiyorum ama saçlarımı bu şampuanın içindeki bişeyler döküyor.

Tekrar almayacağım, bitsin diye uğraşıyorum ama fazla şampuan kullanmadığım için kim bilir ne zaman biter.  

Dalan D’olive Zeytinyaglı sampuan



Dalan ile şurdaki yazımda bahsettiğim yoğun bakım kremi sayesinde tanışmıştım. Kremden memnun kalınca, dalanın diğer ürünlerine de bakmak istedim ve şampuanını almaya karar verdim. Tabi bunun için önce internetten bir araştırma yapıp kullananların yorumlarını okudum. Bu şampuanı kullananlar genellikle saçı yumuşak, parlak yaptığını ancak çok çabuk yağlandırdığından bahsetmişler. Saçlarım kuru olduğu için ben yağlandırma konusunu sorun yapmayarak almaya karar verdim. Şampuanı alalı sanırım bi 6-7 ay oluyor. Yorum yapacak kadar kullanma fırsatım olduğunu düşünüyorum.
Biraz da bu şampuanı parabensiz oluşu, zeytinyağlı olması nedeniyle aldım. Şeffaf, yeşil ve sıvımsı bir yapısı var. Saçlarımı bu şampuanla yıkadığımda iyi köpürdü ve saçlarımı durularken gıcır gıcır temizlenmiş bir his bıraktı. İlk birkaç kullanmamda saçlarımı yumuşak, parlak yaptı, yağlanma konusunda bir sorun yaşamadım ama uzun süre kullandıkça saçımı daha çok kuruttu, kabarttı, püskül püskül bir hal aldı saçım. Şampuanı anneme denettiğimde saçlarının sertleştiğini söyledi.

Dalan şampuanın resimde gördüğünüz gibi yarısından fazlasını kullandım. Saçlarım alışır umuduyla kullanmayı bırakmadım ama maalesef istediğim sonuca bir türlü ulaşamadım ve şampuanı bitiremeden başka şampuana geçtim.    

20 Aralık 2013 Cuma

L'Oréal Elseve Arı sütü sampuan


L'Oréal elseve’in kullandığım ikinci ve son şampuanı arı sütlü olanı oldu. Bu şampuanı alma nedenim tabi ki birçok forumda çok güzel yorumlar almasıydı. Sanırım bir ara epeyce popülerdi, şimdilerde bilmiyorum ne durumdadır.
Neyse ben kullandığım zaman ilk kez yıkadığımda saçlarımı yumuşattığını söyleyemem ama daha düz yapmıştı. Saçlarım düz ama enteresan bir şekilde sertti. Her nedense daha sonra saçlarım sertliğini korurken düz falan olmadı. Açık söylemek gerekirse mısır püskülünden hallice oldu :)

Bal ve süt ikilisini sevsem de bu şampuanın kokusu ağır geldi bana, belki de çiçek kokularını daha çok sevdiğim için bal, karamel, çikolata gibi kokular bana ağır geliyor.
Şimdilerde bu şampuanı annem kullanıyor. Annemin dediğine göre saçını diğer şampuanlara göre daha yumuşak yapıyormuş. Kendisinin problemli bir saçı yoktur. O yüzden birçok şampuan ona normal geliyor. Aslında bir ürünün iyi ve kötü olmasını ne ben söyleyebilirim ne de bir başkası, çünkü kişiden kişiye fark ediyor. Ben ancak bana göre iyi veya kötü diyebilirim.



Bir ürünü yeterince kullanmadan yorum yapmak istemiyorum. Haliyle uzun süre kullanımda illaki beğenmediğim tarafları oluyor. Yazılarımda sanki hiçbir şey beğenmiyormuş gibi görünebilirim ancak zor bir saçım var ve bu yüzden de bir türlü aradığım şampuanı bulamıyorum.  

Düzenleme:

Arkadaşlar bu şampuanın kremsiz olanını daha sonra yeniden aldım ve denedim. Bunun yanında saç kremini de aldım kullanıyorum. Hatta her ikisi için yeni bir yazı yazdım.

L'Oréal Elseve Arı sütü şampuan ve saç kremi-2 yazıma şuradan ulaşabilirsiniz.

L'Oréal Elseve multivitamin sampuan ve saç kremi


Bu şampuanı ilk kez kullanmaya başladığımda işte hayatımın şampuanı demiştim. Hatta üzerine iki yıl kadar da kullandım ve hatta ekstra hiç saç kremi falan da kullanmadım bu dönemde. Elseve şampuanları bir zamanlar en kaliteli şampuanlardandı, ilk tanışmamız aslında hangi şampuanı alacağımı bilmediğim bi dönemde oldu.

Bir dönemler Fransa’da yaşarken hatta ilk gittiğim dönemlerde şampuan almak için markete gittim ve bilmediğim, anlamadığım onca şampuanın arasında sadece normal saçlar için yazdığından dolayı bu şampuanı aldım. İlk aldığımdan son kullandığım zamana kadar çok memnundum. Saçlarım ipek gibi, ışıl ışıldı, resmen tokalar saçımdan akıyor durmuyordu, saçlarımı o kadar güzel yapıyordu. Tek sorunu saçlarımı birazcık dökmesiydi. Ben onu da kabullendim açıkçası, çünkü saçlarım sağlıklı, canlı, yumuşacık olduktan sonra önemsemedim bu sorunu. Ne zamanki Türkiye’ye döndüm ve bu şampuanı Türkiye’den aldım, saçlarım bir o kadar kötü cansız, sağlıksız oldu. Hem de bakımlar yapmama rağmen toparlayamadım saçlarımı. Sanırım aynı marka olmasına rağmen Türkiye’deki şampuanlarla yurtdışındakiler aynı değil. Maalesef bu durum birçok kozmetik ürünü için geçerli. Ne aldığım kremler ne şampuanlar ne de diğer ürünler yurtdışındaki kadar kaliteli çıkmıyor. Aynı markanın aynı ürünü yurtdışıyla Türkiye arasında dağlar kadar fark yaratıyor.
Türkiye’de bu ürünün saç kremini de almıştım. Krem de saçlarımı yeterince açmıyor, taramayı kolaylaştırmıyor ve ağırlaştırıyor. O yüzden ben de şampuan kullanmadan önce saçlarımı taramak için kullanıp, şampuanı sonra uygulayarak kremi bitirmiştim. Şampuanı ise şampuan mezarlığına gönderdim.

Tekrar da almadım ne kremini ne şampuanını. Ancak elseve’e bir şans daha vererek arı sütlüsünü almışlığım vardır ki, o da bir sonraki yazımın konusu olacak :)


Son olarak şampuanın kokusu beni rahatsız etmedi, ağır kokuya sahip değil.

Bugün tırnagımda hangi oje var-25


Henüz yılbaşında ne yapsam kaygısı sarmamışken beni tırnaklarıma fazla yüklenmeden hafif desenler yapıyorum son iki seferdir. Ya cila çekiyorum ya da rakı beyazı üzerine basit bir şeyler yapıyorum. Bu sefer her iki elime de farklı farklı desenler yaptım. Uyum sağlamaları için ise tek yaptığım her iki elimde aynı renkleri kullanmak oldu. Çizgiler ve noktalar en çok kullandığım iki desen. Fark ettim de bu aralar çiçek ve kalp desenleri yapmıyorum. Bir sonraki desenlerde muhtemelen kullanacağım :)

19 Aralık 2013 Perşembe

Arko nem zeytinyaglı krem



Arko’nun klasik kremini yıllarca kullandıktan sonra bu kremini de denemek ancak yeni yeni kısmet oldu. Arko’nun markası nedeniyle güvenip aldığım bir krem. Tüm cilt tiplerine uygunluğu, el yüz ve vücut için kullanılabildiği ve en önemlisi de zeytinyağlı olduğu için aldım. Yine deneme amaçlı küçük tüplerden birini aldım. Ambalajı güzel, albenili, biraz da ambalajı için değişiklik yapmak istedim kremimde.
Kremin ağır olmayan taze bir kokusu var. Sanmıyorum ki kimseyi rahatsız etsin bu koku. İçini açtığımda içinden açık yeşil, fıstık yeşili gibi bir renkte krem çıktı. Genellikle kullandığım kremler beyaz olduğu için şaşırdım biraz. 24 saat boyunca nemlendirme vaadi veriyor ve kıvamlı, yağlı bir yapısı var. Açıkçası cildim kuru olduğu için ben yağlı kremleri daha çok seviyorum. Kimisi için bu bir sorun olsa da benim için sorun değil, hatta yazın bile yoğun kremler kullanırım. Ellerim için kullandığımda 24 saat olmasa da ellerimi yumuşattı. Hemen emilmese de dediğim gibi bu benim için büyük bir sorun değil.
Bu kremde yaşadığım tek sorun yüzüm için kullandığımda önüne çıktı. Önceleri kremden şüphelenmesem de yüzümde minik minik sivilceler çıkmaya başladı. Bu sivilceler hem minik minik, hem çokça hem de beyaz beyaz olduğu için beni sinir ettiler. Ne zaman bu kremi sürsem ertesi güne kalmadan sivilceler çıktığı için kremi bir dönem kullanmadım ve anladım ki sorun kremde. Bu yüzden sadece ellerim için kullandığım bir krem olarak kaldı benim için.

Bitince tekrar almayı düşünmediğim, bir an önce bitmesini dilediğim bir krem.  

Bugün tırnagımda hangi oje var-24


Bugünlerde french yapmaya taktım galiba, bu sefer gayet basit olanından yaptım. Hatta tek yaptığım uçlarına ışıltılı bir mavi sürüp üzerine cila çekmek oldu. Yaptığım bu frenchin tek esprisi giydiğim kazağa renginin tam uymasıydı. Tek başına bir şeye benzemese de kazağımla birlikte güzel uyum sağladılar. Kat kat oje sürüp desen yapmadığım için hem tırnaklarım birazcık dinlenmiş oldular hem de hiçbir şey sürmemekten daha iyi oldu. Pek tabi bir ara tırnaklarımı dinlendirmem gerek çünkü her gün üst üste sürmek ister istemez tırnaklarımı yıpratıyor.  

17 Aralık 2013 Salı

Isana aloe veralı el ve tırnak kremi


Isana ürünlerini ben sadece Rossmann’larda buluyorum. Eğer başka bir yerde varsa bilemiyorum. Rossmann Almanya’dan ürünler getiren bir küçük market diyelim. Genellikle kozmetik olsa da küçücük mağazalarında her şeyi bulabiliyorsunuz. Ürünleri kaliteli midir değil midir bilmiyorum çünkü her ne kadar Almanya’dan geliyor olsa da kalitesiz olabiliyor.
Benim bu kremi alma sebebim aloe veralı olması, en azından üzerinde öyle yazıyor. Yine üzerinde keratin ve E vitamini de bulunduğu yazıyor. El kremi olması nedeniyle sadece ellerim için kullanıyorum. Ağır ve yağlı bir krem değil. Sürdüğümüz anda hemen emiliyor ancak emildikten sonra elimde kadifemsi bir his bırakıyor. Sanki elime pudra sürmüşüm gibi hissediyorum ki akabinde elimi yıkadığımda kaygan kaygan bir his oluyor ellerimde. Aslında tam olarak emilmemiş gibi düşünüyorum o zaman. Elimi yıkamadığımda verdiği his güzel, yazın rahatlıkla kullanılabilecek türden bir krem. İçindeki keratin tırnaklarımı öyle süper yaptı diyemem, herhangi bir değişiklik olmadı. Kışın eller çatlamasın diye kullanacaksanız işe yarayacağını söyleyemem. Yazın çantamda dursun arada sürerim diye düşünüyorsanız alınabilir. Kokusu akılda kalıcı bir koku değil, yani Isana aloe veralı krem dediğinizde, evet çok güzel kokar diye aklımıza gelmez ama çok kötü bir kokusu da yok, en azından ağır kokmuyor.
Bütün bu yazdıklarımdan bu kremi alır mısınız almaz mısınız bilmem ama ben bitince tekrar almayacağım :)

16 Aralık 2013 Pazartesi

Avokado maskesi (20 gün kullanımdan sonra cilt ve saç için)


Daha önceden şurada avokado maskesine ilk uygulamamdaki fikirlerimi yazmıştım. İlk kez kullandığım için çok bir fikrim yoktu ama şimdiye kadar 20 gün boyunca uyguladım ve sonuçlarını paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Ben maskeyi ilk uyguladığım günden itibaren haftanın altı günü olmak üzere neredeyse hergün yaptım. Tabi ki bu arada internetten araştırmalar yapıp, maskemde ve uygulamamda değişiklikler yaptım.

Daha önce yazdığım üzere ilk maskemi limon suyuyla avokadoyu karıştırıp yapmıştım ve 15 dakika bekletip yıkamıştım. İşte bundan sonra bütün uygulamalarımda sadece avokadoyu ezerek yüzüme ve ellerime sürdüm. Göz çevreme de uyguladım çünkü internette araştırdığımda Suna dumankaya’nın verdiği tarif ve uygulamada göz çevresine de yapılabileceği yazıyordu. Limon veya herhangi bir şey karıştırmadım. Sürdükten sonra beklemek yerine yüzüme sürekli masaj yaptım, bu arada avokado kururken yüzümden ovalayarak maskeyi çıkarttım. Bu sayede hafif bir pleeling etkisi yapmış oldum. Çok hafif şekilde ovalıyorum yüzümü, bastırmadan yapıyorum. Hem maskeyi yüzümden çıkarmış oluyorum hem geride sadece doğal yağı yüzümde kalıyor, yüzümde herhangi bir kalıntısı olmadığı için yüzümü yıkamaya gerek duymuyorum. Gece yapmışsam sabaha kadar yüzümde kalıyor. Arada sırada da azıcık limon suyunu yüzüme yediriyorum. Maske yaparken sivilcelerimde kızarıklık ve kaşıntı yapıyor, ama beş dakika içinde geçiyor.
Avokado maskesinin vadettikleri pürüzsüz, yumuşak bir cilt, sivilcelere iyi geldiği, gözenekleri sıkılaştırdığı, kırışıklıkları açtığı ve yüzü aydınlattığı. Bu maskeye halen daha devam ediyor olmamın nedeni verdiği sözleri yerine getirmesi. Cildim avokadonun doğal yağından ötürü gün boyu yumuşak ve pürüzsüz kalıyor. Sivilcelerde pek değil ama siyah noktalarımda peeling etkisinden dolayı azalma oldu. En sevindiğim nokta yumuşak bir cilt ve siyah noktalarda azalma oldu. Malum dönemde çıkan sivilcelerimin miktarında ise değişiklik olmadı ama daha çabuk geçtiler.
Gelelim saç için nasıl kullandığıma. Saçım için ise kullanmamın nedeni yine yumuşaklık ve arada sırada maske yapmış olmak. Saçlarımda banyo öncesi iyice ezdiğim (ki benim aldığım avokado çok yumuşaktı ezmeme bile gerek kalmıyordu, krem gibi sürülüyordu) avokadoyu saçımın her yerine ve saç diplerime de yedirerek sürüp yarım saat bekletip yıkadım. Yüzümde olduğu kadar çok mucizeler olmadı, sadece belki saçlarım birazcık yumuşadı.


Avokado maskesi cildime iyi geldi ve memnun kaldım ama saçımda mucizeler yaratmadı. Belki içindeki doğal yağından dolayı ilerde iyi gelebilir diye saçım için bikaç kez daha kullanacağım. Yüzüm için ise yapabildiğim kadar yapmayı düşünüyorum.  

Eğer avokadonun nasıl uzun süre taze kalacağını ve nasıl saklayacağınız öğrenmek istiyorsanız, şuraya tıklayabilirsiniz.

Yorum bırakırsanız ve bloguma üye olursanız çok sevinirim :)
Instagramdan ulaşmak için http://instagram.com/ojekalem
Pinterestten ulaşmak için http://www.pinterest.com/ojekalem/
Eğer bana e-mail ile ulaşmak isterseniz ojecini@gmail.com

Dalan D’olive yogun bakım kremi


Dalan ürünleriyle birkaç sene önce tanıştım. Zeytinyağlı olması ve benim de daha doğal ürünlere yönelmem sonucu buluştuk dalan ile. İlk kullandığım ürünü zeytinyağı yoğun bakım kremi oldu. Zeytinyağlı olması, paraben içermemesi nedeniyle deneme amaçlı küçük tüplerden aldım. Ben öyle sürekli kremlenen birisi olmadığım için küçücük tüp bile bana epeyce zaman gidiyor. Bu 1-2 sene içinde galiba 2 tüp küçük kremden bitirdim ve şu an üçüncü tüpü kullanıyorum. Arada farklı kremler kullandığım çokça tüp bitirmedim.
Dalan’ın kremlerinde en sevdiğim şey herkesin de beğendiği sevdiği kokusu, taze, yenileyici bir kokusu var, kokunun kalıcılığı yok ama sonuçta losyon değil bu. Gelelim yoğun bakım kremi işlevini yapıyor mu konusuna, öncelikle bütün yoğun kremler gibi yağlı bir yapısı var, ciltte hemen emilen kremler gibi değil. O yüzden kullandıktan sonra bir süre elimizi sağa sola vurmuyoruz ve emilmesini bekliyoruz. Yaz için olmasa da kış için kullanımı kolay, yoğun, sert yapılı bir krem. Ben elim ve yüzüm için kullanıyorum, bence yumuşatması güzel, kışın ellerimin çatlamasını önlüyor. Üstelik yüzümde sivilce vs de yapmadı.


Severek kullanıyorum ve bittikçe de alıyorum. Uygun fiyatlı, kaliteli, her yere taşınabilen küçük tüplerde gayet pratik oluyor. Herkesin cildine uyacak diye bir şey yok ama tavsiye ediyorum.  

Gri-mor ve french- Bugün tırnagımda hangi oje var-23



Merhabalar,

Bugün french yapmaya karar verdim. Ama bildiğiniz gibi french dahi yapsam değişik bişey olması şart. French yaparken kireç beyazı-rakı beyazı ikilisini daha bu güne kadar kullanmadım. Tırnaklarımı genelde uzun kullandığım için uçlarına kalın kireç beyazı sürmek istemiyorum, ben de zaten uçları biraz beyaz olduğu için sadece rakı beyazı sürüp geçiyorum. Kendi kendine french yapılmış gibi görünüyor. Ama eğer illa ki french yapacaksam farklı renklerle yapıyorum. Lafı çok uzattım ama işte bugün de mor-gri ikilisini kullandım, çünkü birbirlerine çok yakışıyorlar. Uçlarına da belli olsun diye ışıltılı bir mavi sürdüm. Diyemem ki süper oldu ama fena da durmadı. Yarın da kullanıp tırnaklarımı biraz dinlenmeye bırakacağım.
Yaptığım bir diğer değişik french için şurayı tıklayınız.

14 Aralık 2013 Cumartesi

Bugün tırnagımda hangi oje var-22


İzmir’de birçok küçük markette flormar, golden rose, cecile ojeleri kolaylıkla bulabiliyorum. Flormar ojeleri kendi mağazalarından veya kozmetik mağazalarından almaya gittiğimde özellikle bazı serileri pahalı oluyor. İşte ben dün yeni bir market keşfettim flormar ojeler için, görür görmez karıştırmaya başladım, içinde bulunduğu hazne ağzına kadar çeşit çeşit oje doluydu ve en güzel yanı da bütün hepsi, özel seriler dahil aynı fiyata 1.75 lira olmasıydı. Bir sürü renk beğendim ama maalesef hepsini almam mümkün değildi. Ben de içinden iki tane seçtim, diğerleri aklımda kalsa da yerlerine bıraktım. İşte aldığım iki ojeyi deneme amaçlı iki tırnağıma sürmüştüm, kalan tırnaklarımı da eve gelince tamamladım. Eskiden ne kadar mat oje hastasıysam bu aralar bi o kadar simli, ışıltılı ojelere yapışıyorum. Her ikisi de fotoğrafta çok belli olmasa da ışıl ışıllar. Sanırım yılbaşında da tırnaklarımı süsleyecekler :)

12 Aralık 2013 Perşembe

Pembe-mor uyumu/ Bugün tırnagımda hangi oje var-21


Pembe ve mor her zaman çok güzel uyum gösterir birbiriyle, pembe ve siyahı da birbirine çok yakıştırırım. Bugün tırnaklarıma düz pembeyi sürdükten sonra üzerine siyah ojemle desen çizmeyi düşünmüştüm ama sonra gözüme yeni aldığım mor oje çarpınca düşünmeden onunla tırnaklarımın köşelerini boyadım. Tabi bu kadarla yetinir miyim hiç, ne paysam derken aynı doğrultuda noktaları da kondurdum. Aslında bununla da yetinmeyecektim ama batırmaktan korktum. Çünkü ne kadar çok şey yaparsam o kadar karmaşık ve o kadar kötü oluyor. Belki yarın silmeden önce biraz daha değiştirip öyle kullanırım. Güzel olursa size de gösteririm. Bir gün de mutlaka pembe ve siyahı birlikte kullanacağım.  

10 Aralık 2013 Salı

Bugün tırnagımda hangi oje var-20



Pembe rengi çok seviyorum, daha doğrusu açık renklerin hastasıyım tırnaklarımda. Ama bugün bu deseni yapmamın nedeni giydiğim kazağım. Baktım ki elimde kazağıma uygun renk ojeler var ve basit bir desen hemencecik yapıverdim. Desen derken bildiğimiz enine çizgilerden bahsediyorum görüldüğü üzere. Renkleri beklediğimden de daha uygun oldu. İlk kez kazağımla aynı desen ve renklerde tırnaklarım oldu :) tırnaklarım uzadığında daha güzel duracak bence, o zamana kadar tekrar başka renklerle yapmayı bekliyor olacağım :)

8 Aralık 2013 Pazar

Bugün tırnagımda hangi oje var-19


Bir önceki yazımda cecile 111 numaralı ojeyi hem anlatmış hem de bugün tırnağımda ne var başlığı içinde yazmıştım. O yazıyı yazmış bulundum ve üzerine yaptığım desen şimdiki yazımın konusunu oluşturdu. Farkettim de fotoğraflarda mordan çok laciverte benziyor oje ama bildiğimiz mor duruyor şişede ve tırnakta. Rengi görebilmek adına düz, üzerine herhangi bir şey sürmeden kullandım bir gün boyunca. Ertesi günü dayanamayıp hemen üzerinde değişiklik yaptım. Dünyanın en yaratıcı düşüncesi değil ama düz renkten daha çok beğendim ben.  

7 Aralık 2013 Cumartesi

ilk cecile ojem no:111 mor /Bugün tırnagımda hangi oje var-18


Normalde renk renk her oje için ayrı ayrı yazı yazmıyorum ama ilk kez bir cecile marka oje aldığım için bunu yazmak istedim. Hem’de bugün tırnağımda hangi oje var başlığıyla birleştirdim ki aynı şeyleri tekrar tekrar yazmayayım. Tek bir oje cecile markası bütün ojeleri için genelleme yapmamı sağlamasa da 111 numaralı oje hakkında biraz bişeyler yazmak istedim.
Bu aralar Tansaş marketlerinde renk renk cecile ojeleri görüyordum. Her gittiğimde karıştırıp karıştırıp almamak için kendimi zor tutuyordum ama bu rengi görünce dayanamadım. Mor renk arayışındaydım, aslında mat koyu bir mor istiyordum ama bu rengi görünce alıverdim.
İlk olarak renk çok güzel, hiç düşünmeden almama tek neden bu oldu. Bildiğiniz gibi flormar dışında pek oje almıyorum. Ben de cecile ojelerle tanışmak için bu fırsatı bulunca kaçırmayayım dedim. Nerde kalmıştım, renk evet renk çok güzel bir mor, içinde sim değil ama ışıltılar var, yanar döner bir renk ama tırnakta o yanar dönerlik belli olmuyor. Sürüldüğünde o şişedeki ışıltısı olmadı bende. Yeni almış olmama rağmen ojenin kıvamı pek koyu geldi bana, öyle koyu olunca sürümü kolay olmuyor maalesef. Düzgün sürebilmek için fırçaya bolca oje almak gerekiyor ki bende çok kalın oje sürmeyi sevmiyorum. Bu durumda kolay kolay kurumuyor dolayısıyla.
Ojenin fırçasını flormar pretty serisinin ojelerine benzettim yani kısa, küt, kalın geldi, sürümü zorlaştıran bir durum bu. Bu ojede en sevmediğim şeyse kokusu oldu, resmen duvar boyası gibi rahatsız edici bir kokusu var. Ben oje böyle koktuğunda tırnağıma baz olarak flormar şeffaf oje sürüyorum ki tırnağımda sararma yapmasın. Maalesef daha önceden böyle bişey başıma geldi ve sarı tırnakların uzaması ve onlardan kurtulmak uzun zaman aldı. O yüzden hem ojeyi uzun süre tırnaklarımda tutmuyorum hem de huyunu suyunu bilmediğim ojeyi alt baz olmadan kullanmıyorum.

Çift kat sürerek şişedeki rengi elde ettim. Rengi hala çok güzel buluyorum ama koku, fırça, kıvam olayına daha çok dikkat etmeleri gerek bence. Fiyat olarak tansaşlarda şuan 1.65 lira gibi bir fiyata satılıyor. Denemek isteyenlere duyurulur :)

4 Aralık 2013 Çarşamba

Saçlar için argan yagı


Saçlarım için kullandığım en pahalı ürün argan yağı olsa gerek. O yüzden komple saçlarıma uygulamıyorum. Sadece banyodan sonra uçlarına tıpkı serum gibi sürüyorum. Bitmesin diye de gıdım gıdım kullanıyorum.
Ben watsons’lardan shiffahome markasının argan yağını aldım. Başka bir marka denemedim, internetten almadım. Çünkü internetten bişey elime ne geleceğini bilmiyorum o yüzden görerek almayı tercih ediyorum her zaman.
Argan yağını yaklaşık dört aydan beri her banyodan sonra kullandım ve kullanmaya devam ediyorum. Sadece uçlarına çok az miktarda sürüyorum. Argan yağını uzun süreden beri kullanmamım nedeni memnun kalmam. Saç kırıklarımı çok azalttı, uçları nemlendirip, püskül püskül olmasını engelledi. Sağlıklı görünmesini sağladı. Ancak kullandığım şampuanların hakkını yememem gerek. Banyodaki üç çeşit şampuanın her birinin saçlarım üzerindeki etkisi çok farklı. Saçlarımdaki yumuşaklığı, parlaklığı sadece argan yağına bağlayamıyorum o yüzden.
Yani ne kadar çeşitli ürün kullanırsanız kullanın, ne yaparsanız yapın bazen değiştiremiyorsunuz. Bütün bu yaptıklarım yılların birikimi esasında. Her birini aynı anda uygulasaydım kafamda saç kalmazdı heralde. Saçlarınız ışıl ışıl olsun, sağlıkla uzasın, parlasın istiyorsanız mutlu olmaya bakın. Ben ne zamanki çok mutluydum saçlarım da güzeldi, cildim de. Ama hayat size her zaman mutluluk getirmiyor maalesef, ne yaparsam yapayım bazı gerçekleri değiştiremedikten sonra saçlarımla uğraşmaya devam ederim :)

Saç uçlarım için kullandığım diğer yöntemlerden;

Sarıkız saç serumu için şurayı,
Gliserin için şurayı,
Bebe yağı için şurayı,
Zeytinyağı için şurayı,
Badem yağı için şurayı tıklayınız…

Saçlar için badem yagı


Daha önceden söylediğim gibi ben saçlarım için yağlı bakımları ya duştan önce yapıp tüm saçıma uyguluyorum ya da duştan sonra nemli saç uçlarıma çok az miktarda kullanıyorum. Şimdiye kadarki yöntemleri (gliserin, bebek yağı, zeytin yağı…) ya sadece uçlarına ya da duş öncesi tüm saçıma uyguluyordum. Ama sadece badem yağını hem duştan önce hem de sonra nemli saçlarıma uyguluyorum.
Badem yağı kaşlara, kirpiklere ve saçlara çok sık kullanılan bir yöntem. Tüyleri güçlendirdiği ve yenilerini çıkarttığı biliniyor. Ve genellikle tüm saça, saç dipleri de dahil olmak üzere kullanılıyor. Ben de duştan önce sürüp yaklaşık yarım saat bekletip saçlarımı yıkıyorum. İyice arındırdıktan sonra nemli saçlarımın uçlarına da bir damlacık serum gibi sürüyorum. Ama bu benim her hafta üst üste yaptığım bir şey değil. Arada sırada, saçlarım ihtiyaç duyduğunda yapıyorum.
Bu yöntemden memnunum saçlarımı yumuşatıyor, parlatıyor. Memnunum ancak sık sık yapıp saçlarımı alıştırmak istemiyorum. Arada sırada yapılabilecek bir bakım olduğu için seviyorum. Değişik markalar kullandım, aralarında çok fazla fark göremedim. O yüzden size marka önermiyorum.

Saç uçlarım için kullandığım diğer yöntemlerden;

Sarıkız saç serumu için şurayı,
Gliserin için şurayı,
Bebe yağı için şurayı,
Zeytinyağı için şurayı,
Argan yağı için şurayı tıklayınız…

Saç uçlarını nemlendirmek için gliserin


Gliserinin kimyasal yapısı nedeniyle suyu tuttuğu ve bu sayede nemlendirici kremlerin içinde, evlerde kullandığımız sabunların, bulaşık deterjanlarının çoğunda kullanıldığı biliniyor, ancak gliserinin kullanımında en dikkat edilmesi gereken suyla birlikte kullanılması. Eğer ortamda su yoksa sizin cildinizi veya saç için kullanıyorsanız saçınızı daha çok kurutacağı gerçeği.
Saçlarımın uçlarındaki kuruluğa fazlasıyla takmış olmamdan dolayı pek çok şey denedim. Ve etkisini gözlemleyebilmek için ne kullanıyorsam en az beş kere şans veriyorum.
Gliserini saç uçlarını nemlendirici olarak kullananların yorumlarına dayanarak bir kapak gliserini yaklaşık bir bardak kadar suyla karıştırıyoruz ve banyodan sonra nemli olan saç uçlarımıza sürüyoruz. Dediğim gibi kuru saç uçlarına sürerseniz saçlarınızın içinde barındırdığı nemi de kendine çekip saçlarınızı daha da kurutabilir gliserin. O yüzden ıslak ve nemli saç uçlarına sürüyoruz ve yediriyoruz sulu gliserin karışımını. Gliserin ve su beklediğinde suyun içinde pütür pütür bişeyler görebilirsiniz o yüzden her kullanımdan önce bir güzel çalkalanması gerekiyor.
Gelelim kullandım da ne oldu kısmına. Gliserinin yaklaşık iki ay kadar kullandım. Suyla seyreldiği için saçlara yağlı bi his vermiyor, ağırlık yapmıyor. Sadece banyodan banyoya kullanıyoruz. Ancak benim saçlarımı uzun süre kullanmama rağmen yumuşatmadı, nemlendirmedi. Benim için ha var ha yok, hiçbir etki bırakmadı saçlarımda. Maalesef saçlarım için aradığım ürün bu da değilmiş.

Saç uçlarım için kullandığım diğer yöntemlerden;

Sarıkız saç serumu için şurayı,
Bebe yağı için şurayı,
Badem yağı için şurayı,
Zeytinyağı için şurayı,
Argan yağı için şurayı tıklayınız…

Saç uçları için bebe yagı


Saçlarım için kullandığım ürünleri bir çırpıda bugün yazmak istedim. O yüzden kullandığım bir diğer yöntem olarak bebek yağına geçiyorum. Ne yöntem kullandıysam hepsini araştırarak, daha önce kullananların yorumlarına bakarak yapmaya karar veriyorum.
Bebek yağını banyodan sonra nemli saçlara uygulamak birçok kişinin yaptığı bir uygulama, hatta bazıları kuru saçlara da uyguluyor. Ama ben yağlı bakımları ya saçlarım nemliyken ya da banyoya girmeden önce uyguluyorum. Bebek yağını bütün saçlarıma uygulamadığım için banyodan sonra nemli saçlarıma uyguladım. Bunun için dalin’in aloe veralı bebek yağını aldı. Aloe vera hastalığımı da başka bir konuda size anlatırım :)
Evet nerde kalmıştık… banyodan sonra saçlarım nemliyken çok azıcık alıp saç uçlarıma aynen saç serumu gibi yedirdim. İlk zamanlarda çok güzel bir parlaklık, ışıltı verdi saçlarıma ve hatta saç uçlarım hiç olmadığı kadar nemli ve güzel göründü. Ama ilk bir aydan sonra sanırım saçlarımda bu duruma alıştı ve o ilk zamanlardaki gibi güzel görünüme kavuşamadım bir türlü. Çok az kullandığım için saçlarımı ağırlaştırmadı, rahatsız edecek kadar yağlandırmadı. Kullanmayı bıraktığımda kalıcı bir etkisi olmadığını da gördüm. Çünkü saç uçlarım o eski sert hallerine döndüler.
İşte bebek yağı maceram da burada sona erdi. Ben de bebek yağını banyo sonrası nemlendirici olarak uyguluyorum artık :)

Saç uçlarım için kullandığım diğer yöntemlerden;

Sarıkız saç serumu için şurayı,
Gliserin için şurayı,
Badem yağı için şurayı,
Zeytinyağı için şurayı,
Argan yağı için şurayı tıklayınız…

Sarıkız saç serumu


Sarıkız saç serumunu kuru saç uçlarım için uzun araştırmalar sonucu almaya karar vermiştim. Galiba bi sene önce aldım bu serumu. Fotoğrafta gördüğünüz resmi bugün çektim ve bir senede kullandığım miktarın ne kadar az olduğunu görebiliyorsunuz.
Saçlarım diplerim yağlı ancak uçları maalesef kupkuru oluyordu. Tıpkı bir çalı gibi oluyordu. Ben de uçlarını nemlendirmek, biraz da yumuşatmak için birçok yöntem denedim. Bunlardan biri de bloglarda, forumlarda kullananların çok memnun kaldığı, bi nevi saçlar için mucizevi bişeymiş gibi anlattıkları saç serumları oldu. Sarıkız kullananların birçoğunun memnun kaldığı bir marka olduğu için ben de sarıkız boyalı olmayan saçlar için olanını aldım.
Saçlarımın sadece uçlarına çok az miktarda(öyle herkesin dediği gibi fındık büyüklüğünde falan değil, çok daha az) sürdüm. İlk sürdüğümde neye benzediğini bilmediğim için acemilik çektim. Çünkü bana fazla yağlı geldi, saçlarıma yedirdikçe saçlarımı dindirip, yumuşattı. İlk sürdüğümde denemek amaçlı kuru saçlarıma sürmüştüm ve fena değildi. Ancak ertesi günü kalktığımda saçlarım aşırı yağlanmışlardı. Saçlarım kirli o yüzden olabilir diyerek, banyodan sonra nemli saçlarıma sürdüm bu sefer, saçlarımı kuruttuğumda saç uçlarım yumuşamak yerine kazık gibi oldular, üstelik kirli hissinden kurtulamadım. Ve saçlarım akşama kadar bile dayanamadan yağlandılar, çalı gibi oldular, tülerdiler. Ve en kötüsü de saç dökülmem arttı. Kesinlikle diplere gelmeyecek şekilde sürmeme ve en az beş kez kullanmama rağmen hiç memnun kalmadım.
Başka bir marka saç serumu daha kullanmadım. Çünkü bir ürünü alıp daha sonra kullanmayıp bir kenara atmayı sevmiyorum. Bence kozmetik ürünlerinin deneme boyları olmalı ve çok ucuza satılmalı, böylece insanlar daha çok ürün deneyebilir.
Kısacası sarıkız saç serumunu önermiyorum.

Saç uçlarım için kullandığım diğer yöntemlerin yorumları:

Gliserin için şurayı,
Bebe yağı için şurayı,
Badem yağı için şurayı,
Zeytinyağı için şurayı,
Argan yağı için şurayı tıklayınız…


Sehir silüeti-Bugün tırnagımda hangi oje var-17


Uzun bir aradan sonra bugün nihayet tırnaklarıma oje sürmeye elim gitti. birazcık tembellikten birazcık kış rehavetinden oje sürmüyordum. Daha önce internette gördüğüm bir desen vardı ama mutlaka siyah oje gerekiyordu, benim de bugüne kadar siyah ojem yoktu. Bu yüzden gidip bi siyah oje aldım ve uzun süredir aklımdaki şehir silüetini yapmaya başladım.
Tırnaklarım kısa olduğu için nasıl durur diye düşünüyordum, bence gayet güzel durdu. Tek sorunum gökyüzü için mavi ojemin olmamasıydı, onun için de yeşil rengi uydurdum. Tekrar gidip bi mavi almak zor geldi :)
Kısa küt tırnaklar için yapılabilecek güzel bir desen. Uzun tırnaklarda daha uzun binalar yapmak gerekecek. Bence kısa tırnaklar için ideal :)  kenarlarındaki taşmalar için kusura bakmayın, sürer sürmez çektim fotoğrafı.

3 Aralık 2013 Salı

Bas agrısına nane yağı ve masaj


Merhabalar,

Strese bağlı olarak bir aralar başımın sürekli ağrıdığı dönemler olmuştu. Şimdi de maalesef arada tekrar ediyor. Özellikle malum dönem öncesinde başımla beraber bütün kemiklerim de ağrıyor. Bu ağrı epeyce şiddetli oluyor, ancak yatarsam bazen geçiyor bazense ertesi güne devam ediyor. İşte ben bu başımın sürekli ağrıdığı dönemlerde birçok denemeden sonra kendimce bir yöntem keşfettim.
Nanenin nefes açıcı bir etkisinin olduğunu hepimiz biliyoruz. Ben de naneden daha etkili olabileceğini düşünerek nane yağını(esans) kullanmaya başladım. Başım hafiften ağrımaya başladığında hemen şakaklarıma, iki kaşımın ortasına ve burnuma nane yağından parmak ucumla azıcık alıp masaj yapar gibi sürüyorum. Ama bazen ağrı o kadar şiddetli oluyor ki o yaptığım işlem o kadar işe yaramıyor işte o zamanlarda boynuma masaj yapıyorum. Boyun kökümdem saçlarımın içine kadar parmaklarımla masaj yapıyorum. Bazen de anneme yaptırıyorum. Başkası yaptığında benim için masaj hep daha etkili oluyor. Bazen masajı nane yağıyla yapıyorum. Benim için en iyi yöntem nane yağı ile masaj, bunu yaptıktan sonra baş ağrım geçmeye başlıyor.
Başım ağrıdığında yaptığım başka bir şey daha var. O da çörek otundan bir miktar küçük bir bezin arasına koyup birbirine sürtmek ve onu koklamak. Kesinlikle nefes açıcı bir etkisi var. Hafif baş ağrılarımı sadece bu şekilde geçirdiğim oluyor.

Ağrı kesici almak en etkili yöntem olsa da, ilaç kullanmayı sevmediğim ve kolay kolay ilaç kullanmadığım için başım ağrıdığında ağrı kesici almak aklıma bile gelmiyor. Hemencecik bunları yapıyorum, baş ağrımdan kurtuluyorum.